Sözkesen: Reel Sektör İçin 2025 Ekonomisi Hala Zorlu, Belirsizlikler Sürüyor

Sözkesen: Reel Sektör İçin 2025 Ekonomisi Hala Zorlu, Belirsizlikler Sürüyor

Denizli Genç İş İnsanları Derneği (DEGİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Sözkesen, 2025 yılının ikinci çeyreğine ilişkin ekonomik gelişmeleri değerlendirerek, hem yerel hem de küresel ölçekteki dinamiklerin iş dünyasına etkilerini analiz etti. Sözkesen, 2025’in ekonomik gidişatının reel sektör için hala zorlu olduğunu vurguladı.

Küresel Ekonomideki Belirsizlikler ve Etkileri

Sözkesen, ikinci çeyrek boyunca küresel ekonomiyi etkileyen birçok gelişmeye dikkat çekti. Özellikle jeopolitik riskler, enerji fiyatlarındaki oynaklık ve merkez bankalarının para politikalarına dair belirsizliklerin küresel ekonomiyi şekillendirmeye devam ettiğini belirtti. Ortadoğu’daki gerilimlerin, özellikle İsrail ile İran arasındaki anlaşmazlıklar ve Suriye’deki istikrarsızlıkların, petrol ve doğalgaz tedarik zincirlerinde endişelere yol açtığını ifade etti.

Bu gelişmelerin, enerji fiyatlarında dalgalanmalara ve tedarik güvenliğine dair risklerin artmasına neden olduğunu vurgulayan Sözkesen, enerji maliyetlerindeki oynaklığın özellikle üretici ve ihracatçı firmalar üzerinde büyük bir baskı oluşturduğunu söyledi. Ayrıca, ABD Merkez Bankası (FED)’in faiz indirimlerine temkinli yaklaşmasının, gelişmekte olan ülkelerdeki sermaye akışını yavaşlattığını ve bu durumun Türkiye gibi dış finansmana ihtiyaç duyan ekonomilerde kırılganlığı artırdığını belirtti.

Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve Zorluklar

Türkiye’de ise ikinci çeyreğin en önemli gündem maddelerinden birinin, enflasyondaki sınırlı gerileme olduğunu ifade eden Sözkesen, Haziran ayı itibarıyla yıllık Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)’nin yüzde 35,05 seviyesinde gerçekleştiğini hatırlattı. TCMB’nin yıl sonu enflasyon beklentisinin yüzde 29,9‘a çekildiğini belirten Sözkesen, “Bu rakamlar, fiyat artışlarının yavaşladığını gösterse de reel sektörde hissedilen maliyet baskısı henüz azalmış değil” dedi.

İş dünyası açısından dikkat çeken bir diğer başlık ise faizler oldu. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ikinci çeyrek boyunca politika faizinde herhangi bir indirime gitmedi. Ticari kredi faizleri ortalama %60-%65 seviyelerinde seyrederken, mevduat faizleri ise %55-%60 bandında kaldı. Sözkesen, “Krediye erişimin zorlaştığı bir dönemde, firmaların nakit akışını daha sıkı kontrol etmesi, yatırımlarında seçici davranması ve borçlanmaya çok fazla başvurmadan, daha çok öz kaynaklarını kullanarak ya da gelirlerinden elde ettiği kârlarla büyümeye yönelmesi kaçınılmaz hale geldi” diyerek, finansal yönetimin bu süreçte her zamankinden daha kritik bir öneme sahip olduğunu vurguladı.

Merkez Bankası Faiz Kararı ve Beklentiler

24 Temmuz 2025 tarihinde gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu toplantısında TCMB, politika faizini %46‘dan %43‘e düşürdü. Bu kararı değerlendiren Sözkesen, “Bu faiz indirimi sonrası borçlanma maliyetleri hala çok yüksek ve krediye erişim de sınırlı. Kredi koşullarında reel sektör açısından hissedilir bir iyileşme sağlanabilmesi için faiz oranlarının 30 seviyelerinin altına inmesi, vadelerin 3 yıl ve üzerine çıkması gerekli. Hükümet tarafından gerçekleştirilecek yapısal reformlar ile bankacılık sektörünün risk iştahının da artırılması gerekiyor. Ayrıca kamu kesimi harcamalarının sınırlandırılmadığı ve mali disiplinden taviz verildiği bir ortamda, enflasyonda kalıcı bir iyileşme beklemek gerçekçi olmayacaktır” şeklinde konuştu.

Sanayi Üretimi ve İhracat Verileri

Sözkesen, 2025’in ikinci çeyreğinin sanayi üretimi açısından çelişkili sinyaller verdiğini ifade etti. Nisan ayında üretimde %3‘ü aşan bir düşüş yaşanırken, Mayıs ayında yıllık bazda bir artış gözlemlendi. Ancak Haziran ayında kapasite kullanım oranı yeniden gerileyerek %74,6‘ya düştü. Bu durumun, yurtiçi maliyetlerdeki enflasyon etkili artış nedeniyle uluslararası rekabet gücünün azaldığını ve özellikle yurt dışı siparişlerdeki daralmanın sanayi üzerindeki baskısını sürdürdüğünü gösterdiğini belirtti.

TÜİK verilerine göre, 2025 yılı Ocak-Haziran döneminde ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4,1 oranında artarak 131,4 milyar dolar, ithalat ise yüzde 7,2 oranında artarak 180,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Sözkesen, ihracattaki artışın yanıltıcı olabileceğine dikkat çekerek, “İhracat rakamlarının artıyor gözükmesindeki en temel unsurlar, değerli metallerin dolar bazında fiyatlarının yükseliyor olması nedeniyle fiyatlarının artması, Euro dolar paritesindeki artışın Avrupa’ya ağırlıklı ihracat yapan ülkemizin dolar cinsinden ihracat rakamına pozitif katkı sağlaması ve ihracat adetlerimiz düşse dahi fiyatlarımız yükseldiği için toplam ihracatımızın artıyor gözükmesi oldu” dedi.

İş Gücü Piyasası ve İstihdam Sorunları

İş gücü piyasasına dair verilerde ise genel işsizlik oranı %8,2 seviyesinde ölçüldü. Ancak genç işsizlik ve kadın istihdamı alanındaki yapısal sorunların devam ettiğini vurgulayan Sözkesen, özellikle tekstil sektöründe yılbaşından bugüne istihdam kaybının 300.000 seviyesine ulaştığına dikkat çekti. “Nitelikli iş gücüne ulaşmakta hâlâ güçlük çekiyoruz. Mevcut vergi sistemi ve SGK prim yükleri de işverenin bütçesini zorluyor. Mesleki eğitim-istihdam bağlantısının güçlendirilmesi, prim teşviklerinin artırılması gibi yapısal adımlar, özel sektörün sürdürülebilir istihdam yaratabilmesi açısından hayati” ifadelerini kullandı.

Sonuç ve Değerlendirme

Sözkesen’in değerlendirmeleri, 2025 yılının ikinci çeyreğinde Türkiye ekonomisinin hem küresel belirsizlikler hem de iç dinamiklerden kaynaklanan zorluklarla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Enflasyonla mücadele, finansmana erişimdeki kısıtlamalar ve rekabet gücündeki azalma gibi sorunların çözümü için yapısal reformların hayata geçirilmesi ve mali disiplinin sağlanması gerektiği açıkça görülüyor. Aksi takdirde, reel sektör üzerindeki baskının artarak devam etmesi bekleniyor.

Benzer Yazılar